14 Şubat 2017 Salı

SULTANI ÖLDÜRMEK | AHMET ÜMİT

 Yıllardır kendisini terkeden sevgilisini bekleyen bir adam: Müştak Serhazin. Ve kendini Osmanlı tarihine adamış hırslı, başarılı tarih profesörü, sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülen bir kadın: Nüzhet. Sorularla, şüphelerle dolu bu cinayetin perde arkası.. Ve Fatih Sultan Mehmet Han.. Kostantiniyye'yi fetheden padişah.. Savaşlar, şüpheler, aralanmayı bekleyen sır perdeleri. Fatih'in şüpheli ölümü. Taht kavgaları ve daha niceleri.. Tarihsel dokuyu polisiye kurgularla harmanlayan Ahmet Ümit'ten güzel esintiler.. Sadece katili öğrendiğimde hayal kırıklığı yaşadım o kadar. Daha farklı bitebilirdi dedim kendimce. Ama kitabı yazan Ahmet Ümit de kendince bitirmişti kitabı. Kalemine sağlık..

Kitaptan aldığım notları da biraz paylaşmak istiyorum sizlerle:
Oysa dünyanın en düzenli insanıydı Nüzhet. Belki de onunla tek ortak noktamız buydu; ikimiz de dağınıklıktan nefret ederdik. Hem yaşadığımız yerlerin, hem kafamızın dağınık olmasından. Etrafı toplamak kolaydı da, kafayı toplamak.. Nüzhet'in aklını hep düzenli tuttuğundan, sistematik düşünmekten hiçbir zaman vaz geçmediğinden adım gibi emindim. Başarısını da bu özelliğine borçluydu zaten.
"Can çıkmadan huy çıkmaz derdi rahmetli annem". Aile terbiyesi, çevre, eğitim bir yere kadar. Özünde insan hep aynı insandır.
"Başarıya aç, suçluluk duygusuyla kıvranan bu ezik milletin elinden bunu da almaya kalkışmayın. Bu sözler de bana değil yani hepimizin hocası Tahir Hakkı'ya ait. Her milletin onur duyması gereken milli kahramanları vardır. Onları zavallı insanların ellerinden almamalıyız.

Sultan Murat, küçük oğlunu kucağına aldığında neler hissetmişti acaba?"Sana şükürler olsun Allah'ım soyumuzu bereketli kıldın" diyerek mutlu mu olmuştu? "Üç oğlumdan hangisi padişah olacak?" diye meraka mı kapılmıştı? Derin derin iç geçirerek padişah olan oğlum ötekileri cellada teslim edecek diye üzülmüş müydü? Yoksa bu acımasız iktidar oyununa rıza gösterip "Bu ölümler devlet töresidir, nizam-ı alem için gereklidir" diyerek olacakları en başından kabul mü etmişti?Bilmiyoruz, ama bizzat kendisinin günlerce kuşattığı halde alamadığı Konstantiniyye'yi kucağındaki bu el kadar bebeğin fethedeceğini herhalde aklının ucundan bile geçirmemiştir.
Tanrı erlerinden Hacı Bayram Veli Edirne'ye geldiğinde Murat onu saraya kabul etmiş. "Ey mana aleminin sultanı, Konstantiniyye'yi almak bize  nasip olsun diyorum, hayır dualarını esirgemesen de muradımıza ersek" deyince, bu  Hak adamı da cevaben "Şüphe yok ki herşey Allah'ın rızasıyla olur. Lakin Konstantiniyye'yi sen alamayacaksın, o bellidir. Benim bu ihtiyar gözlerimde göremeyecek ama zaferi şu beşikteki şehzadeyle bizim Akşamseddin tadacaktır." dediği rivayet olunur.
Bu ülkede o kadar çok kutsal vardı ki, insanı insan yapan o  sıradan değerlere pek yer kalmıyordu. O zaman da hayat, hakikatini kaybediyordu.
Sakın tekrar ile ezberi birbirine karıştırma. Ezber, insanı papağan yapar; tekrar ise düşüncelerini açıklarken sırtını yaslayacağın bilgileri hafızasında tutar.
Öğrenmenin en iyi metodu dinlemek değil sormaktır. Dinlerken sadece hafızanızı çalıştırırsınız, sorarsanız mantıkta devreye girer.
Bir yanda tahtta kaldığı zaman içinde seferden sefere koşarak dünyayı ele geçirmeye çalışan bir savaşçı, öte yanda enfes aşk şiirleri yazan ince ruhlu bir şair.. Bir yanda egemenliği altındaki halkların kendi inançlarını yaşayabilmelerini kanunlarla güvence altına alan hoşgörülü bir insan, öte yanda kardeş katli fermanını yayınlayan katı bir devlet adamı. Bir yanda amacına ulaşmak için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyen bir padişah, öte yanda Doğu ve Batı'nın bilim adamlarını sarayında toplamaya çalışan aydın bir hükümdar. Bunların hangisiydi Fatih? Belki hiçbiri, belki hepsi. Yaptıklarının hangilerini mecbur olduğu için yapmıştı, hangilerini zevk için. Çözümlenmesi zor karmaşık bir kişilik.
Konstantiniyye'ye baktı Mehmet. "Ey bütün dünyanın arzuladığı şehir, ya ben seni alacağım, ya da sen beni" diye mırıldandı.
Yapmayın Allah aşkına çocuğu mahvediyorsunuz, ceza eğitmez, evcilleştirir. Evet, korku insanı acayip bir mahluka dönüştürebilir ama daha beteri ruhumuzun görünmez duvarları olan bir odaya hapsetmesi... Tutsak bir ruhtan daha fena ne olabilir? Korkuyla büyüyen gözler, korkuyla titreyen eller, korkuyla yaralanan benlik, korkuyla yanan bilinç.. Korku ile büyüyen bir çocuk. Sokaktan, hayattan ve insanlardan çekinen bir çocuk.. Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin. Korkaklar, doğal şuçlulardır. Hakikatle yüzleşmek yerine onu görmezden gelirler.
İlim, her zaman hükümdardan daha güçlüdür. Daha uzun ömürlü.. Bu toprakların tarihi, ilmin önemini  kavrayamayan  nice mağlup hükümdarların hikayeleri ile doludur.
Tarih belagatli laflarla değil, hakikati anlatan kelimelerle yazılır. Ancak tarihin mantığını, zamanın ruhunu anlayabilenler başarıya ulaşabilirler.
Benden şimdilik bu kadar. İyi okumalar..

10 yorum:

  1. Ahmet Ümit'in bir kaç kitabını okudum, tarzını çok beğeniyorum Bu kitapta okunacaklar arasındaydı. Şimdi iyice meraklandım. Okuma sıralarında ön tarafa çektim sayenizde :-) teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. O halde en kısa zamanda okuyup yorumunuzu paylaşırsanız çok sevinirim.Ben teşekkür ederim.😃

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk izleyiciniz oldum bile 😃 hadi hayrli olsn 😘

      Sil
    2. İlkler her zaman özeldir.Teşekkür ederim.😃

      Sil
    3. 2. lerde özeldir 🤗 Bende beklerim

      Sil
    4. Herkes ayrı özeldir.😃 Size uğrayacağım en kısa zamanda.

      Sil
  3. Ahmet Ümit'i severim. Hem yazarlığını hem de bakış açısını. Lakin kitapları üst üste okunmamalı uzun aralar vermek en iyisi.

    YanıtlaSil
  4. Bu düşüncenize bende katılıyorum.Aynı tarzda yazılanların ya da yazarların arasına farklı şeyler eklemekte yarar var.Böylelikle özlemiş oluyorum.Okurken ayrı bir lezzet alıyorum.

    YanıtlaSil
  5. Ahmet Ümit'in bu kitabını ve Patasana'sını okudum, Patasana açık ara daha güzeldi. Eğer okumamışsanız, tavsiye ederim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet Ümit'in Patasana kitabını okudum.Ben de onu daha çok beğenmiştim.👍

      Sil