19 Ekim 2017 Perşembe

KALAYCI

Köşe başında bir kalaycı. Dertli gözleri güğümüne bakarken kalay karası elleri ekmeğinin peşinde. Güğümler, bakraçlar, tencereler, tavalar... Hepsi nasıl karalar bağlamışlar da kalaylanmayı bekliyorlar.. Biraz zaman alsa da sonunda yepyeni, pırıl pırıl hayatlarına kavuşuyorlar. Kalaycı dertli, güğümler dertli. Bir dokunsam bin ah işiteceğim besbelli..

Önce uzaktan seyrediyorum onları. Sonra aralarındaki kıpraşmayı görünce merakımı yenemeyip yanlarına yaklaşıp kulak misafiri oluyorum. Dertli güğüm başlıyor feryad-ı figana.. Bir zamanlar bir sahibim vardı. Benim ona gösterdiğim hürmetin zerresini bana gösterseydi ben böyle kararır mıydım hiç? O kadar dil döktüm, böyle kuvvetli ateşin üstüne koyup da yakma ciğerimi dedim dinlemedi. Kaç gece yanan yüreğimin ateşiyle uyuyamadım. O rahat döşeğinde yatarken ben inleyip durdum. Üstelik her sabah hiç bir şey olmamış gibi beni hor kullanmaya devam etti. Sonrası malum, bana da kalaycının yolu göründü. Ah canım kalaycı, iyice parlat beni. Hem öyle parlat ki kinden, hasetten kararan yüreğimden eser kalmasın. Yine sevgiyle dökeyim suyumu gönüllere..

8 Ekim 2017 Pazar

HUZURSUZLUK | ZÜLFÜ LİVANELİ

 İstanbul'da gazetecilik yapan İbrahim, üçüncü sayfa cinayet haberlerinden bahseden "Başkomiser Recep" lakaplı arkadaşının ABD'de ırkçı bir saldırıda öldürülen Türk genci Hüseyin Yılmaz hakkında söylediklerini duyduğunda, aklına yıllar öncesinden Mardin'deki çocukluk arkadaşı Hüseyin gelir. Öldürülen gencin bilgilerine baktığında bu gerçekten de çocukluk arkadaşıdır. Asıl olaylar bundan sonra başlar.

İstanbul'dan Mardin'e cinayeti araştırmak için gelen İbrahim'i bambaşka serüvenler beklemektedir. Hüseyin'in hayatında önemli yeri olan hatta aşık olduğu söylenilen esrarengiz kız Meleknaz'ın peşine düşer ve  kendini bir girdabın içinde bulur.