29 Mart 2017 Çarşamba

GELİŞTİREN ANNE-BABA | DOĞAN CÜCELOĞLU

Anne-baba olmak hem çok zevkli hem de en zor mesleklerden biri. Bir çocuk yetiştirmek, bir ülkenin geleceğini yetiştirmek demek. Ruhen de sağlıklı bireyler yetiştirmek için dikkat edilmesi gereken noktalar var. Bu kitapta da biraz bundan bahsediliyor. Kalemine sağlık Doğan Cüceloğlu diyor ve sözü ona bırakıyorum:
Çözümün bir parçası değilsen sorunun bir parçası mıyım diye sormak gerekir.
Çocuğunuz kızsa onu kız, oğlansa oğlan çocuğu olarak yetiştirin ama en önemlisi insan yetiştirdiğinizi hiç unutmayın.
Aile, toplumsal varlığın hücresidir; sağlıklı aile toplum için sağlıklı bir geleceğin teminatıdır.

26 Mart 2017 Pazar

SEN MİYDİN?

Sevgili dostum,

Sen miydin, en koyu geceme gök mavisini getiren?

Papatyalardan taçlar yapıp beni ana kraliçe seçen?

Hastalığımda bir an olsun başucumdan ayrılmayan?

Her anını ölümsüzleştirmek isterken fotoğraf karelerine sığmayan?

24 Mart 2017 Cuma

BALIKÇI TEKNESİ

Akşamın karanlığında balıkçılar denize açılırdı. Geride ise kapkaranlık denizi aydınlatan fenerleri görünürdü. Binbir umutla açılırdı yelkenler. Geceden ağlar atılır, umutlar bırakılırdı denize..

Sabahın ilk ışıklarında yine bir umutla ağlar toplanır, balıklar kasaya konurdu. Kiminin yüzünde kasaları doldurmanın sevinci olurdu. Kiminin ise boş ağlardaki burukluk düşerdi payına. Denizden nasibi olan nasibini alır, olmayan ise bir başka sefere saklardı umudunu..

23 Mart 2017 Perşembe

YARDIMSEVER TAVUK

Yemyeşil, güzel bir çiftlikte iyi kalpli yardımsever bir tavuk yaşarmış. Bu tavuğun beş tane yavrusu varmış. Yardımsever tavuk, çiftliğin kıdemli hayvanlarındanmış. Her gün en güzel çayırlardan beslenir, en güzel yemlerden yer sonra da en güzel yumurtaları hediye olarak sunarmış çiftlik sahibine..

Bir gün komşu çiftliğe bir tavuk ailesinin taşındığını duyan yardımsever tavuk, onlara hoşgeldiniz ziyaretine gitmeye karar verir. Yavrularına seslenir: "Haydi yavrularım hazırlanın. Komşu çiftliğe taşınan tavuk ailesine hoşgeldiniz ziyaretine gideceğiz. Gidip bir ihtiyaçları olup olmadığını soralım. Kendilerini yalnız hissetmesinler."

20 Mart 2017 Pazartesi

KAVGAM

Yağmur damlaları düşerken toprağa neyin kavgasını veriyorlar acaba? Onlarınki, ekmek kavgası değil; olsa olsa toprağa kavuşma sevdası olurdu..

Peki ya martılar? Bir vapur yolculuğunda rastlamıştım onlara. Atılan simitleri kapmaya çalışan martılar, neyin kavgasındaydı? Onlarınki işte ekmek kavgası olurdu..

Mahallenin çocukları top kavgasında, trafikteki insanlar yol kavgasında, apartmandaki komşum park kavgasında, okuldaki çocuk not kavgasında, parktaki simitçi ekmek kavgasında..

18 Mart 2017 Cumartesi

ÇANAKKALE YİĞİTLERİ



Analar yiğitlerini, yar olanlar yarenlerini göndermiş cepheye
Gidenler dönerim diye hiç bakmamış geriye..

Topları, tüfekleri, süngüleri olmuş yürekleri
Ağıtlar yakmış geride kalan sevdikleri..

17 Mart 2017 Cuma

MİM | SİZCE MUTLULUK NEDİR?

'Her Çocuk Yeni Bir Dünya' bloğunun mim etkinliğine kendimce cevap vereyim  dedim. Mutlu okumalar dilerim:

Mutluluk; güneşin her sabah üzerime doğarken "bugün daha güzel bir gün olacak" diye kulağıma fısıldamasıdır.

Mutluluk; gökyüzünün mavisini yüreğimin mavisine dönüştürebilmektir.

Mutluluk; bir annenin gözüyle çocuğunun ağzından duyduğu ilk kelimeler, ayağa kalkıp attığı ilk adımlardır.

16 Mart 2017 Perşembe

ÇOCUK GÖZÜYLE BAKABİLMEK

Takvim yaprağının arkasında okuyup beğendiğim bir yazıyı paylaşmak istedim sizlerle. Buyurun, okuyalım:

Babası İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın.

Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi. Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü. Ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.

SEVGİLİ​ DOST

Sevgili dost,
Vefa diyarının mukaddes yolcusu. Yılların eskitemediği, yıllanmış şarap misali gittikçe değerlenen yürekdaşım. Sararmış albümlerin arasında gezinirken gözlük çerçevelerinin ardından bakan küçük bir yürekle karşılaşıyorum. Aradan yıllar geçiyor. Ve o yürek büyüyor içinde büyüttüğü sevgilerle. Eskileri yad edip, güzel günlerdi diye iç geçiriyor.

14 Mart 2017 Salı

KAPANMASIN PENCERELER

Gün geldi kapattım gönül penceremi. Sıkı sıkıya çektim perdeleri. İçeri güneş dahi girmez oldu. Sonra ne mi oldu? Güneş girmeyen eve doktor girer misali hastalandı kalbim. Çünkü sevmeye, yaşamaya, yaşatmaya ve paylaşmaya ihtiyacı vardı.

Vakit; bir çiçeğe, bir böceğe duyduğu hayranlığı tekrar duyabilme vaktiydi. Sararan umutları tekrar yeşertme vaktiydi. Dahası en anlamlı duyguyu, sevgiyi tekrar yaşama vaktiydi. İşte buna inandığı zaman çekti perdesini, açtı pencereyi sevgi pıtırcığı. Dışarıdan içeriye, içeriden de kalbin en derin yerine sızdı sevgi ışıkları. Peki gözleriniz kamaştı mı?

O halde siz de çekin perdenizi, açın pencerenizi. Sevginin ışığı ısıtsın yüreğinizi..

12 Mart 2017 Pazar

MEMLEKET İSTERİM

Ne güzel anlatmış şair, hayallerindeki ülkesini. Hem hüzün verici hem de umut dolu bir şiir..

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

11 Mart 2017 Cumartesi

YÜREK KAPLAN

Ormanın derinliklerinde "Yürek Kaplan" adında bir kaplan yaşarmış. Bu ismi ona orman halkı vermiş.

Kaplan, o kadar iyi yürekliymiş ki onun yardımseverliğini bilmeyen yokmuş. Yırtıcı pençelerinin ardında yumuşacık bir yürek saklıymış. Orman halkı, onun pençelerinden çekinse de yüreğinin yumuşaklığından dolayı ona karşı korkudan çok sevgi beslermiş.

Bir gün Yürek Kaplan yavrularını emziriyormuş. Kendi gibi sevimli sekiz tane yavrusu varmış. Hepsi birbiriyle yarışıyormuş. Yürek Kaplan, uzaktan onları seyreden küçük bir kedi yavrusu görmüş. Kedinin aç olduğu belliymiş. Zavallı bir deri bir kemik kalmış. Yürek Kaplan, bir kendi yavrularına bakmış bir de karşısındaki kedi yavrusuna..

9 Mart 2017 Perşembe

SOL AYAĞIM | CHRISTY BROWN

Sol Ayağım, doğuştan beyin felci olan birinin çocukluğunda okumayı, yazmayı, resim yapmayı, daktilo kullanmayı öğrenmek için verdiği mücadeleyi ve bütün bunları sadece sol ayağını kullanarak nasıl yaptığını anlattığı bir özyaşam öyküsüdür. Yazarın yani Christy Brown'un hayatı, sol ayağını kullanabildiğini fark edince tamamen değişmiştir.

Bir yanda diğer çocuklardan farklı olan bir çocuk, diğer yanda çocuğunun beyin felçli dünyaya geldiğini kabul edip, zekâ özürlü olmadığını ispatlamak için çalışan fedakâr bir anne..

Christy Brown'u hayata bağlayan en önemli kişidir annesi. Annesi'nin aldığı en büyük ödül de Christy Brown'un ilk yazabildiği kelimenin "mother" yani "anne" olmasıdır.

MAVİ BİR DÜNYA


Bir yerlerden deniz kokusu alıyorum. Köpük köpük maviliklerde kayboluyorum sanki. Uçsuz bucaksız bir mavi, başka bir maviyle buluşuyor ötelerde. Denizle gökyüzü görebileceğimiz en güzel ikili. Aralarında birbirini geçme yarışı olmadan, birbirlerinin bedeninde birleşip yol alıyorlar engin maviliklerde. Ben, senden daha iyiyim telaşı yok hiçbirinde. Birlikte bir olmanın, birlik olmanın güzelliği var karşısına geçip kahvemi yudumladığımda. O halde insanları maviye mi boyasak acaba? Denizle gökyüzünün birleşmesinden ibret alsınlar diye. Alalım mavi boyalarımızı elimize, boyayalım dünyamızı boyanabilir en maviye..

7 Mart 2017 Salı

ÖZGÜVEN

Geçen hafta HBT (Herkese Bilim ve Teknoloji) Dergisi'nde okuduğum içinde harika tespitlerin mevcut olduğu bir yazıyı paylaşmak istiyorum:

SİZ VE FANTAZİLERİNİZ...

Ortalamadan daha akıllı ve daha iyi göründüğünüzü ve daha sağlıklı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? İnanın herkes aynı şekilde düşünüyor.

Kendini olduğundan daha abartma fenomeni her yaş, meslek ve kültürden insanda araç sürüşünden satranç oynamaya kadar her alanda geçerli. Tabii avantajları da var. Kendilerini beğenen kişiler karşılarındakilere daha iyi bir ilk izlenim verirler, genellikle daha mutlu olurlar ve travma karşısında daha esnek olabilirler. Tabii daha yüksek özdeğerlendirme, başkalarını aldatarak öne geçmenize de neden olabilir: New Jersey'de Rutgers Üniversitesi'nden antropolog Robert Trivers, kendimizi kandırdığımızda başkalarını da kandırmak için çok fazla çalışmamız gerekmediğini söylüyor.

YAŞAMDAN İZLER

Bazen sararmış kitap sayfalarında saklıdır. Bazen de eski bir gramafonda bulursun yaşamdan izler. Bazen bir çocuğun gözlerinde saklıdır yaşamın en güzel izi. Bazen de yetmişinde bir koca çınarın gölgesinde bulursun yaşamın ta kendisini. Nerede o eski zamanlar diye başlayan yetmiş yılın hikayesini dinlersin. Sonra da her karesini ezberlersin. Bazen bir savaşın ortasında kalmış küçük yüreklerin korkularına tanık olursun. Bazense aynı savaşın ortasında çocukluğunu unutmayıp oyunlarına devam eden kendileri küçük, yürekleri büyük çocuklara şahit olursun. Bazen kardaki ayak izlerini takip edersin, bazen de bir kahvenin kokusunu.

6 Mart 2017 Pazartesi

BLOGLAR ARASI RÖPORTAJ

Şiir, bazen birkaç mısrada, bazen kıtalar arasında bir yolculuktur aslında. Bu yolculuğa başlarken yol azığımız bir parça sevgi, bir parça hayal, bir parça umuttur çoğu zaman. Şairler bu dünyanın içindeymiş gibi görünseler de zaman ve mekâna sığmayan kişiler gibidir..

Bloglararası röportaj etkinliğindeki kura sonucunda eşleştirme arkadaşım olan Sevde'nin aşağıda adresini verdiğim bloguna girdiğimde bir şiir dünyasında buldum kendimi..
sevdeninsiirler.blogspot.com.tr

Röportaj için hazırladığım sorulara Sevde'nin verdiği cevaplarla hep beraber blog deryasında bir limana yanaşalım:

1. En çok beğendiğiniz şair ve şiir hangileridir? Nedenini açıklayınız..
Tabii ki binlerce şair var fakat ben şiir kitabı almadım çünkü kendim

BİR YANIM

Valizim hep hazırdır benim. Her an gidecekmiş gibi halihazırda. Bir yanımsa, kalıp savaşacak kadar cesur..

Bir yanım, yangın yeriyken; bir yanım, olur su..

Bir yanım, kışın soğuğundan üşürken; bir yanım asıl soğukluğun yüreklerde olduğunun farkında..

Bir yanım, yaşanan ölümlere üzülürken; bir yanım, asıl ölümün yaşarken içimizin ölmesi olduğunun idrakinde..

3 Mart 2017 Cuma

ÖZLEMEK GÜZELDİR

Özlemek nedir bilir misiniz?

Şeker, çayın içinde eriyip yok olmayı göze almıştır özlediği için.

Pervane, ışığa koşarken; yanmayı göze almıştır özlediği için.

Mektup bir daha yazılmamayı göze almıştır bir kez olsun özlediğine ulaşabilmek için.

Özlemek nedir bilir misiniz?

Kuş kafesten, fare kapandan, insan da esaretten kaçmanın yollarını arar özgürlüğünü özlediği için.

2 Mart 2017 Perşembe

ELEŞTİRMEK VE YAPICI OLMAK

Takvim yaprağında okuyup beğendiğim bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim..

"Renklerin ustası olarak anılan büyük bir  ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta öğrencisini uğurlarken, yaptığı resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına da kırmızı bir kalem bırakmasını, halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmesini istemiş.Öğrenci birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde resmin çarpı işaretleri ile dopdolu olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasına gitmiş.

1 Mart 2017 Çarşamba

ÜÇ ARKADAŞ


Güneşin ben buradayım dediği güzel bir yaz günüydü. Portakal, limon ve dut ağacı sohbet ediyorlardı. Dut ağacı biraz üzgün görünüyordu. Portakal ve limon ağacı neden üzgün olduğunu merak ediyorlardı. Sonunda portakal ağacı dayanamayıp sordu: "Neyin var dut kardeş? Neden bu kadar üzgün duruyorsun?"

Limon ağacı da söze karıştı: "Bu halin sana hiç yakışmıyor dostum. Bu kadar üzülecek ne var? Paylaş ki bizde bilelim. Belki bir yardımımız dokunur."

Dut ağacı boynunu büktü. Sonra da: "Teşekkür ederim arkadaşlar. Ama benim derdim çok. Hangisini anlatayım ki?" dedi.

"Birine başla arkası gelir." diye söyledi portakal ağacı. Dut ağacı, derin bir iç çektikten sonra: