Ya biriktirdiklerimiz nerede?
Valizler dolusu kıyafetler değil kitaplar biriktirdim çoğu kez. Yastık altında dolarlar değil mektuplar biriktirdim. Güzel anılar, birliktelikler, güzel insanlar biriktirdim. Kendime onları miras edindim..
Mahallenin birinde baba ocağından genç bir kız ayrılıyordu. Telli duvağının altından inci gibi gözyaşlarını akıtırken babası kızının ardından ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Erkek adam ağlamazmış. Sonra dünürleri ne dermiş. Bu düşüncelerle avutmuş kendini bir süre, Mümtaz Bey. Herşey bitip herkes evine çekilince dayanamamış adamcağız. Refikasını yanına çağırmış. Kadıncağız eşinin haline şaşırmış. "Ne oldu, Bey? Niye ağlıyorsun böyle?" deyince adam içini çekmiş. "Yahu Hanım, bizim kız ne zaman büyüdü de böyle telli duvaklı gelin oluverdi? Gözümde hep küçük bir kız çocuğu hayal ediyorum ben. Oysa o çoktan büyümüş de fark etmemişim. Yıllar çabuk geçiyor, Neriman Hanım.." dedi Mümtaz Bey...
Tomurcuklar açarken birer birer, çimenlerin arasından gösterirken kendini papatyalar, şeftali ağacı en güzel elbisesini giyip selam dururken yoldan geçenlere ve radyoda Candan Erçetin "Bahar" şarkısını seslendirirken "hoşgeldin bahar" diyorum ben de.
Lacivert takımlarını giyip pala bıyıklarını burduğunda hazırdır teftişe. Her yer ondan sorulur. Dıştan bakınca kasım kasım kasılarak yürüse de gönlü kasıntılara kapalıdır.