30 Kasım 2017 Perşembe
GİDENLERİN ARDINDAN
Önümden giden vapura son kez el sallarken, kaptan düdüğünü öttürüp giderken çok şey kalır geride. Köpük köpük sularda yol alan vapurun penceresinden bir çift göz düşer uçsuz bucaksız görünen maviliğin üzerine. Rıhtımda yolcusunun bir daha geri dönmeyeceğini düşünen bir dost, bir sevgili ya da bir anne kalbi, yüreği eline verilmiş gibi boynunu büküp elini sonsuzluğa sallarken kim bilir neler geçer aklından ve kalbinden?
27 Kasım 2017 Pazartesi
GÜNEŞLİ GÜNLER
Bir kaç kitap, bir fincan kahve, mürekkebe bulanmış hayaller, gaz lambası ve gecenin melon şapkası. Radyoda fon müziğine karışmış bir lavanta kokusu. Sallanan koltuğumun ayarı bozulmuş sanki. Kâh hızlı sallıyor, kâh sallamamak için naz yapıyor..
Köşeme çekildim kedi misali. Üzerimde renkli bir battaniye. Bir elimde kahve, diğerinde sararmış sayfalarında kendimi kaybettiğim kitabım. Gecenin sessizliğini bozan saatin tik-takları ritmik bir türkü tutturmuş gibi. Sevmediğim bir şarkı çıkınca radyonun frekansını değiştirdiğim gibi saati ortadan kaldırıyorum. Artık sadece gecenin sessizliğinde kendimi dinliyorum.
20 Kasım 2017 Pazartesi
ÇİLEK REÇELİ
Önce çilekler yıkanıp, doğranır. Sonra şekerle buluşup ağızları tatlandırmak üzere tencereye alınır. Yavaş yavaş karıştırarak odun ateşinde pişirilir. Pişer pişmez, tereyağ çalınmış ekmeğin üstüyle buluşup mideye bayram ziyaretine gider. Bu tadımlık kısmıdır sadece.
Doyumluk kısmı için ise kavanozlar yola çıkmıştır bile. Sonra sabah kahvaltısının vazgeçilmez sevgilisi oluverir. Onsuz kahvaltının tadı olmaz sanki. Sadece çileklisi değildir elbet. Bir sürü çeşidi de hamarat ellerden çıkıp sofralara konuk olur. Yeter ki ağzımızın tadı kaçmasın. Keşke dünyanın ağzına bir parça çilek reçeli çalsak da ağzı tatlansa. Ya da ağızların tatlanması bu kadar kolay olsa. Daha da ötesi bu tat hiç bozulmasa..
Doyumluk kısmı için ise kavanozlar yola çıkmıştır bile. Sonra sabah kahvaltısının vazgeçilmez sevgilisi oluverir. Onsuz kahvaltının tadı olmaz sanki. Sadece çileklisi değildir elbet. Bir sürü çeşidi de hamarat ellerden çıkıp sofralara konuk olur. Yeter ki ağzımızın tadı kaçmasın. Keşke dünyanın ağzına bir parça çilek reçeli çalsak da ağzı tatlansa. Ya da ağızların tatlanması bu kadar kolay olsa. Daha da ötesi bu tat hiç bozulmasa..
13 Kasım 2017 Pazartesi
ÇORBANAME
Mide ameliyatı geçirdikten sonra, bir yakınım, önce sadece serumla, bir kaç gün sonra komposto suyu vb. sıvı gıdalar ile ve nihayetinde mide biraz iyileşince çorba ile beslenmeye başlamıştı. Yemek olarak çorbaya kavuşan bu akrabamın sevinci tarif edilemez idi. Bu kavuşma beni, Balıkesir'de çorbacılarda gördüğüm bu şiiri tekrar okumaya yöneltti. Afiyet olsun, iyi okumalar..
ÇORBANAME
Kana kuvvet göze fer batna cilâdır çorba
İllet-i cû'a deva mahz-ı gıdâdır çorba
Sağlara, hastalara ayni şifâdır çorba
Ağniya dostu, muhibb-i fukarâdır çorba
Hâsılı hâhiş ile ekle sezâdır çorba
6 Kasım 2017 Pazartesi
IHLAMUR KOKUSU
Sobanın üstünde demlenmiş ıhlamurun buharı penceremden dışarı süzülürken kokusu da dışarıda yağan yağmur damlalarının arasına karışıyordu. Belki bir bardak ıhlamur ikram ediyordu onlara, içleri ısınsın diye. Rüzgarın önüne katıp sürüklediği yağmur damlalarına eşlik ediyor bir bardak limonu sıkılmış ıhlamurum.
Soğuk kış gecelerine inat içimi ısıtırken kokusuyla sarıp sarmaladı beni. Aldı götürdü yıllar önceki ninemin masalcı dünyasına..
Eskiden uzun kış gecelerinde sobanın etrafında toplanır kâh kestane pişirirdik, kâh ekmek kızartıp üzerine yağ çalardık. Çoğu zaman da ıhlamur kaynatır, kokusunda masallar dinlerdik. Evvel zaman içindeler, masal masalın içindelere dönüşürdü. Sonra da bilmeceler sıralanırdı peşi sıra. Televizyonun, tabletlerin, cep telefonlarının hüküm sürmediği, muhabbetin tavan yaptığı zamanlardaki ıhlamurun kokusu şimdilerde hissedilmiyor sanki. Sobanın etrafında masalcı ninem de yok artık. Geceye eşlik eden masallarım da. Ama hâlâ sobanın üstünde olmasa bile ocağımın üstünde kaynayan ve kokusu geceme eşlik eden ıhlamurum var..
Eskiden uzun kış gecelerinde sobanın etrafında toplanır kâh kestane pişirirdik, kâh ekmek kızartıp üzerine yağ çalardık. Çoğu zaman da ıhlamur kaynatır, kokusunda masallar dinlerdik. Evvel zaman içindeler, masal masalın içindelere dönüşürdü. Sonra da bilmeceler sıralanırdı peşi sıra. Televizyonun, tabletlerin, cep telefonlarının hüküm sürmediği, muhabbetin tavan yaptığı zamanlardaki ıhlamurun kokusu şimdilerde hissedilmiyor sanki. Sobanın etrafında masalcı ninem de yok artık. Geceye eşlik eden masallarım da. Ama hâlâ sobanın üstünde olmasa bile ocağımın üstünde kaynayan ve kokusu geceme eşlik eden ıhlamurum var..
DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN !
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)