23 Mart 2020 Pazartesi

GİDENLERİN ARDINDAN

 Yüzünü görmeden yaşamak ne zormuş meğer... Sadece sesini duymak yetmiyormuş sevene. Göz göze gelebilmekmiş asıl huzur. Yokluğunun tek tesellisiymiş  dakikalara sığdırılmış bakışlar.

Ah bilmezdim şarkıların bu kadar hüzünlü olduğunu, bilmezdim ayrılığın bu kadar can yaktığını. Takvim hâlâ senin gittiğin günü gösteriyor. Senden sonrası yok ki. O yüzden koparmadım yaprakları. Bir takvim eskidi sensiz. Daha kaç takvim yaprağı geride kalacak kim bilir!

Bu akşam bir parça hüzün demledim çay niyetine. Öyle bir dikişte değil sindire sindire içtim ince kıvrımlı kalp bardağında. Bilirsin beni çayı pek sevmezdim zaten. Hüznü sevmediğim gibi...

Postacı yolu gözler oldum bir haber gelir belki diye. Minicik, pullu bir zarf için dünyaları değişmezdim. Kutsal emanet gibi koklardım okumadan önce. Sonraysa itinayla yerleştirirdim mektup kutusuna. Uzakları yakın kılardı iki satırlık hasbihal.

Gecenin bilmem kaçı... Sensiz geçen geceleri de gündüzleri de sevmiyorum ben. Kapıya bakıyorum her an gelecekmişsin gibi. Zil çalınca sen geldin diye umutla açıyorum kapıyı. Bazen mahallenin yaramaz çocukları zile basıp kaçınca çok kızıyorum onlara. Umudumu çaldıkları için.

Senin ardından el sallarken öylece bakmıştım ya ardından. Şimdi yine aynı yere bakıyorum belki gelirsin diye. Öyle usulca, öyle sakin...
Hadi zil çal artık daha fazla bekletme beni. Özlemek güzel olsa da kavuşmak daha güzel besbelli.

16 Mart 2020 Pazartesi

DOST!



Sıcaklığı ile beni sarmalayan her gittiğim yerde benden ayrılmayan sadık bir dosttu o. Rengarenk kişiliğiyle pek de uyum sağlar bana. Yılların eskitemediği, eskise bile kıyılıp bir kenara atılamayacak cinstendi.

Zamanla pürüzler çıksa da biz birbirimizi anlıyorduk. Yalandan değildi sevgimiz, sarılınca birbirimize her şeyi unutturduk. Kar yağmış, fırtına olmuş, havalar soğumuş umurumuzda olmazdı. Üşütmezdi hiçbir şey bizi. 

Bazen süzgün hali üzerdi beni. Yılların yıpranmışlığı var besbelli. Ama kıyamazdım yine de ona. Sarıp sarmalayasım gelirdi.

Sonra günlerden bir gün onu bir kenarda oturmuş ağlarken gördüm. Yanına gittim. Neden bu kadar üzgün olduğunu sordum. Kalbinin üstünü gösterdi, delinmişti. Kurtarabiliriz, üzülme bu kadar. Tedavisi mutlaka vardır dedim. İnanmamış gözlerle yüzüme baktı. 

Beni terk edip yeni dostlar bulacaksın, biliyorum dedi ağlamaklı bir sesle.
Yanılıyorsun dedim. Seni terk etmek yerine senden daha farklı birşey meydana getireceğim. Bunun için biraz elyaf, makas, iplik ve iğneye ihtiyacım var. Gerekli malzemeleri getirince hemen işe koyuldum. Delik tarafı kesip içine elyaf doldurdum. İğne- iplikle bir güzel diktim. Üzerini gözlerle süsleyip, iplerden saç yaptım. Yeni oyuncağım hazırdı. Emektar, sadık dost delinmiş çoraplarım bundan sonraki hayatını başucu oyuncağım olarak geçirecekti. Hem de dostluğumdan hiçbirşey eksilmeden.

10 Mart 2020 Salı

MİMOZA


Ah Mimoza, memleketinden sürgün yemiş sevgili...
Sarı sarı boynunu bükerken ne kadar nazlı görünüyorsun. Öyle mahzun öyle kederli... Sarı ayrılık rengi derler senin hüznün bundandır besbelli.

Ah Mimoza! Yorgun bedenlerin gururlu kızı...
Akşamları sobanın başında yemeğini karıştırırken daldığı düşlerin büyüsüne kapılan, yemeğin buharına hayallerini karıştıran bir sevdalı gönüldür Mimoza.
Geceleri Mona Roza okur Sezai Karakoç imzalı. Gündüzleri ise kendi destanını yazar: Ateşten Çember.

Bir gelincik masalıdır Mimoza...  Düş kurmasını bilenlerin ya da kendi içinde kaybolanların masalı...

Ne zaman geleceksin Mimoza? Ne zaman değecek saçların pencereme. Ne zaman sesime ses verecek sessiz çığlıkların? Ne zaman düşlerimde olacaksın Mimoza? Ne çok soru sordum değil mi sana? Ah Mimoza bir bilsen içimdeki fırtınaları... Ah bir dindirebilsen onları!

Öyle tanıdık değildir Mimoza çok meşhur olmamıştır daha. Ama kendi masalının prensesidir o. Kendi diyarında kendi hayallerinin peşindedir Mimoza. Akşamları yorgun bedeni düşerken yatağa, minik yavrularının sıcacık öpücüğüdür onu dinlendiren. Huzurdur yalnızca istediği. Yüreğine iyi gelecek ilaç reçetesi.

Ah Mimoza!
Alıp başını gitmelerim var derken bile kalıp savaşmanın derdinde. Sevdası yüreğinde, hayalleri penceresinde ve yaşamın tam orta yerinde bir garip yolcudur Mimoza...