30 Eylül 2021 Perşembe

DÜŞSEM YOLLARA YOLLARA | HALDUN TANER

 Delhi sokaklarında derviş olma yolunda bir Amerikalı gördüm. Biliyorsunuz orada iki tekerlekli insan koşulu arabalar var. Bir Amerikalı delikanlı bunlardan birinin dokunulmaz parya sürücüsünü âlâyı vâlâ ile arabaya oturtmuş kendi de sürücünün yerine arabaya at olmuş koşturuyordu. Bunca yüzyıllık sömürünün vicdan azabını, şimdi Delhi’nin en işlek caddesinde kendini bu gösterişli ve geçici alçaltısı ile telafi etmek ister gibi. Ama yine de o Amerikalı delikanlıyı sevdim. İnsanın zaman zaman kendini küçültmeye alıştırması gerek. Bir zamanlar ben de nefsimi körletmek için benliğimin burnunu kıracak öyle temrinler yapardım. Örneğin İznik'te bir yarım gün bir boya sandığı kapıp önüme çıkan herkesin ayakkabısını pırıl pırıl boyamış, kimseden para da almadığım gibi o şehre yeni gelmiş bir deli boyacı sanılmıştım.
Bir gazetedeki kitap tanıtım yazısında bu samimi ve içli cümleleri okuyunca, Haldun Taner'in gezi yazılarından oluşan bu kitabını okumaya karar verdim. Zenginin aralıksız içinde hissettiği fakat hep görmezden gelmeye çalıştığı, başkaları için bir şeyler yaptığında ancak azabını dindirebileceğinin farkında olduğu, vicdanını derinden kemiren suçluluk duygusu, ancak bu kadar güzel ifade edilebilir..