31 Aralık 2020 Perşembe
PİNPON İLE RAKET
27 Aralık 2020 Pazar
KELİME OYUNU - 4
21 Aralık 2020 Pazartesi
KELİME OYUNU - 3 | MİNİK KUŞ
HAYAL - DİLEK - ZAMBAK - DİYAR - ÖZGÜRLÜK
Bir varmış bir yokmuş. Bir garip kuş diyar diyar dolaşıp yorulmuş. Sonra bir ağaca konmuş. Bu bir dilek ağacıymış. Hemen dileğini dilemiş. En büyük dileği ailesiyle birlikte yaşayacağı büyük bir evmiş. Ağacın dalında tünerken hayallere dalmış..
19 Aralık 2020 Cumartesi
SONBAHAR
14 Aralık 2020 Pazartesi
MASUMLAR ŞEHRİ
Küçücük bir serçe kondu pencere kenarına. Birkaç ekmek kırıntısı bırakmıştım az önce. Kokusunu mu aldı bilinmez elbet. Geldi usulca kimseyi rahatsız etmeden minicik gagasıyla azığını yiyor. İki parça ekmek kırıntısı ile karnı doyduysa üçüncüsünü istemeyecek kadar alçak gönüllü bizim serçecik.
"Anneee, kuş" diyerek annesine haber veriyor bizim evdeki minik kuş pencereyi göstererek. Sonra tül perdenin arkasından sessizce kuşu izliyor korkutmadan.
12 Aralık 2020 Cumartesi
KELİME OYUNU - 2
Dublin kalesine çıkıp şehri kuşbakışı izlerken mutlu insanlar gördü cadde boyu yürüyen. Etrafına bakındı, kimsecikler yoktu. Elindeki kitaptan rastgele bir yer açtı ve gözüne ilk çarpan cümleyi sesli okudu. Cümle "mutluluğu uzakta arama" idi. Tam ben burada olmaktan mutlu muyum acaba diye düşünürken arkasından soluk soluğa gelen gençlerin nefes alışverişlerine şahit oldu..
4 Aralık 2020 Cuma
KELİME OYUNU
DENİZ - KAYIKÇI - SİMİTÇİ - ARABA - DEDE
Masmavi deniz bugün biraz hırçın gibi... Kim kızdırdı acaba onu diye söyleniyordu Kayıkçı Ramazan... Yıllardır bu işi yapmasına rağmen denizin bugünkü haline bir anlam verememişti. Oysa birbirlerinin sırlarını iyi bilirlerdi. Birazdan müşteriler gelmeye başlardı. "En iyisi önce kahvaltımı yapayım" dedi. Simitçiden iki simit aldı biri kendine biri martıların niyetine. Yanında sıcacık çay. Oh, değmeyin keyfine..
3 Aralık 2020 Perşembe
İYİ Kİ DOĞDUN NEŞE
Onun zeytin gözlerine bakınca çocuk olası gelir insanın. Muzip bakışları, her an her yeri karıştırmaya hazır elleri, baldan tatlı diliyle yeryüzü mucizesi, annesinin cennet kokusu, evinin neşesi, ballı krakeri. Kimden mi bahsediyorum? Bu dünyanın bilmem kaçıncı harikası, evimizin minik prensesi Neşe..
Dün iki yaşına girdi bizim ballı kraker. İki yıl önce içimde büyüttüğüm sevgi pıtırcığım. Şimdi kocaman olmuş, yürümeye, koşmaya, konuşmaya başlamış. Henüz seni çok seviyorum diyemedi ama o sarılışı dünyalara bedel...
29 Kasım 2020 Pazar
İHTİYAR ÖĞRETMEN
- Hocam, beni tanıdınız mı?" dedi.
İhtiyar öğretmen,
- Hayır tanımadım.. diye cevap verdi. Adam,
- Hocam nasıl tanımazsınız!.. Ben ilkokul öğrenciniz Mustafa. Hocam sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu. Ben almıştım. Siz de,
- Herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım. demiştiniz..
24 Kasım 2020 Salı
ÖĞRETMEN
Buğday tarlalarından
Şafağa doğru koşan
Durmadan, yılmadan
Aydınlık bir gelecek için çalışan
Bir öğretmen olayım istiyorum
Ben öğretmen olmak istiyorum
Işıksız, susuz, yolsuz köylerde
17 Kasım 2020 Salı
HAYAL SOKAĞI
Daracık bir sokak... Evler nefes almayacak kadar birbirine bitişik. Fransız balkonları süsleyen sakız sardunyalar. Çatılardan çatılara atlayan mırnavlar. Bir ters bir düz örülen hayatlar...
Rüknettin Amca'nın bizim evin balkonu dediği göbeğinin üzerinde höpürdeterek içtiği kahvenin sesi alt komşudan duyulur. Zira duvarlar ses geçirmede birebirdir. Kasap Rıza'nın kedileri eksik olmaz. Ciğerler kedilerden müşteriye kalmaz.
Terzi Destina Hanım iki Rumeli havasıyla makinesinin başında tıkır tıkır diker ömrünü. Çiçekçi Güllü iki göbek atar, üç çiçek satar. Kuaför Melahat'ın dükkanında toplanır bütün dedikodular. Tamburi Cemil Bey tellere dokunur dokunmaz dökülür yürekte yananlar..
2 Kasım 2020 Pazartesi
İYİ ADAMA BİR-İKİ SORU
31 Ekim 2020 Cumartesi
KADİM DOST
10 Ekim 2020 Cumartesi
MERDİVEN
Bin yüz elli basamaklı merdivenin bilmem kaçıncı basamağında sonbahar yapraklarının turuncaya çalan renkleri arasında buldum seni. Yorgunluktan dilim damağıma yapışmış olsa da önce bir soluklanmak istedim yanı başında. Sonra öyle naif boynunu bükmüş uzatırken suyunu bana doyasıya içip bu taş çeşmeyi yaptıranın ruhuna Fatiha yolladım. Ah bu çeşmenin suyu beni kendime getirdi. İçimi ferahlattı sanki. Daha yolumuz uzun diye düşünürken tekrar basamaklara yöneldim.
Az ötede iki kız çocuğu bin yüz elli basamaklı merdivenin bilmem kaçıncı basamağında bezden bebekleriyle yere örtü sermiş evcilik oynuyordu. Biraz önce de merdiven başında bir yaşlı çift pazar torbalarını basamaklara bırakmış dinleniyordu. Yüklerle merdiven çıkmak oldukça zor. Sarman kedi bile yoruluyor bizim basamakları çıkarken..
22 Eylül 2020 Salı
MASKELİ BALO

Bugün okulun ilk günü. Bizim minik kız büyümüş ilkokula başlamış. Maskeli baloya aldığı davetiyeyle uykusu kaçmış. Öylesine heyecanlıymış ki yerinde duramıyormuş. Sabah heyecanla karışık telaşı yüzüne yansımış..
8 Eylül 2020 Salı
ÇOCUKLAR
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
6 Eylül 2020 Pazar
MOR BİSİKLET
Kendimi onun akışına bıraktığımda uçsuz bucaksız hayallerin peşinde hissederim tüm benliğimi. Her pedala dokunuş bir hayale dokunuş gibidir. Uzayan yolları onunla el ele arşınlamak kadar güzeli yoktur. Yollar onunla daha bir güzelleşir sanki.
Havalı kornasıyla selam verirken esnafa, daha görmeden bu güzelliğin farkına varır fırıncı Ahmet Usta. Sabahın erken saatlerinde mis gibi ekmek kokusu mahalleyi sararken bizim emektar kornasıyla selam verir raflara itinayla dizilen ekmeklere ve tabii ki Ahmet Bey'e. Ahmet Usta ellili yaşlarda, orta boylu, babasından devraldığı fırıncılıkla geçimini sağlayan, yaptığı ekmeklerin kokusuyla insanı baştan çıkaran bir emektardır. Bu sabah da iki ekmek attım mor bisikletimin sepetine. Ahmet Usta'nın bereketiyle. Sonra "Hayırlı işler, bol güneşler" muhabbetinin ardından düştüm yollara..
26 Ağustos 2020 Çarşamba
AŞURE
Yedi komşu bir araya gelip imece usulü yardımlaşmaya başlamışlar. Hepsi sırayla birbirinin eksiğini tamamlayıp koca bir kazana doluşmuşlar. Aralarındaki muhabbet o kadar koyuymuş ki fokur fokur kaynamışlar. Kaynamakla kalmayıp kaynaşmışlar bir de birbirleriyle iyice. Kimi bereket getirmiş ocaklara kimi ise ağızları tatlandırmış bal edasıyla. Kimisiyse kokusuyla mest etmiş yanına yaklaşanları..
21 Ağustos 2020 Cuma
YOLLARDA BULURUM SENİ

11 Ağustos 2020 Salı
HAYATIN İÇİNDEN
Mahallenin bir köşesinde Müzeyyen Teyze'nin sakız sardunyaları balkondan etrafı selamlıyordu, nihavend makamı eşliğinde. Bir kenarındaysa isyan şarkılarına eşlik eden gençlik kendinden geçiyordu. Çocuklar ise bu iki köşenin ortasında yakalamaca oynuyorlardı. Onların şen kahkahaları evlerin pencerelerinden içeri sızıp gönülleri şenlendiriyordu,. Hele zeytin ağacı yok mu? En çok o seviyordu çocukların sesine ses vermeyi. Onları dinlemeyi. Kim bilir belki de kendince eşlik ediyordur onların şarkılarına...
3 Ağustos 2020 Pazartesi
KIZLAR YARIŞIYOR
19 Temmuz 2020 Pazar
SARE TEYZE
1 Temmuz 2020 Çarşamba
TEMİZLİK

21 Haziran 2020 Pazar
BABA
3 Haziran 2020 Çarşamba
KORKU
Büyüdükçe korkularımın bittiğini düşünsem de bitmediğinin farkına varıyorum. Yıllar önce asansörde mahsur kalmıştım. Dar alan, karanlık, boşluğa düşme düşüncesi, o kapalı kutudan çıkamama endişesi korkumu ikiye katlamıştı. Oradan kurtulmanın verdiği mutluluk görülmeye değerdi..
25 Mayıs 2020 Pazartesi
BAYRAM
19 Mayıs 2020 Salı
RAFADAN TAYFA
Akın, oyun alanına doğru giderken mahalleye yeni taşınan birileri olduğunu görmüş. Hemen "Bir şeye ihtiyaçları var mı sorayım" diye geçirmiş aklından. Ne de olsa komşu olacaklarmış, tanışmaları lazımmış. Hemen yanlarına gitmiş ve "Kolay gelsin, yardıma ihtiyacınız var mı?" demiş. "Benim adım Akın, bu mahallede yaşıyorum" diye eklemiş. Nesrin elini uzatmış "Merhaba, benim adım Nesrin" demiş ve sonra da kardeşini tanıtmış. Ayaküstü biraz sohbet ettikten sonra ufak tefek eşyaların taşınmasına yardım etmiş Akın..
13 Mayıs 2020 Çarşamba
KOKOREÇÇİ İSMAİL EFENDİ
1 Mayıs 2020 Cuma
GECE...
19 Nisan 2020 Pazar
ÇİÇEKLER ALEMİ
Saksısını beğenmeyip yerim dar diye süzülen pembe sardunyam güneş banyosuna koşmuş hemen. Yanında bülbülün hoş sesinin yankılandığı radyosunu da almayı ihmal etmemişti. Müzik eşliğinde banyo keyfine diyecek yoktu. Etrafına mis gibi kokular yayarken neler düşünüyordu kimbilir!
Peki nazenin bir gelin gibi süzülen mor menekşeye ne demeli? Bakmayın öyle narin göründüğüne. Daha az önce dikenlerine aldırmadan yandaki kaktüsle kavga eden o değil miydi? Bu kibar hanımdan hiç beklenmeyen hareketlerdi bunlar.
Az ilerdeki havuz başını süsleyen küpeli ise belki takmak isteyen olur diye kulağını uzatmış, küpesini gösteriyordu Sümbül hanıma. Sümbül hanımsa mis gibi kokular yayıyordu geçtiği yerlere.
Ortancaysa bu aralar kilo almış, hafifçe genişlemişti. Bunun farkına varınca hemen rejime başlamıştı. Zira acil müdahale gerekliydi.
Aslanağzı aç ağzını, açmazsan ağzını sıkarım boğazını diyen bir yaban gülü gördüm. Zavallı aslanağzı korkudan açıverdi ağzını. Oysa yabangülü onu korkutmak istememişti. Sadece kendi elleriyle topladığı yemişleri arkadaşına yedirmek istemişti.
Beyaz papatyalar tacını giymiş, yeşil çayırlarda boy gösterirken podyumda yürür gibi hafif sallanırdı. Yeşile hiç bu kadar güzel yakışmazdı beyaz. Çimenler ruh ikizini bulmuş gibi sevinirdi.
Begonviller, laleler,kasımpatıları, güller... Ve daha neler neler. Şimdi hepsi bir olmuş baharı beklemekteler. Gelsin gönüllere bahar, renklensin dünya. Gözümüz, gönlümüz bayram ola...
6 Nisan 2020 Pazartesi
HAYALLERDEN GERÇEKLERE...
Komşu Mualla son ses açtığı taverna müzikleriyle mahalleliyi çoştururken çocuklar tek göz odalı evlerinde şato hayalleri kuruyorlardı. Büyülü ormanda rengarenk ağaçların arasından gidiliyordu şatoya. Ama gitmesi anlatıldığı kadar kolay değildi elbet. Ağaçlar hareket halindeydi ve şatoya ulaşmayı engelliyordu. Ulaşanlar ise hemen içeri giremiyordu. Soru soran bir kapı çıkıyordu karşılarına. Kapıdan doğru cevabı vererek girmek gerekiyordu. Ne zor şeydi bunlar. Sahi burası neresiydi? Yoksa dünyanın öbür ucundan mı sesleniyordum bu uca?
Çekirdek çitleyip film izlediğimiz sinema saatleri gerçeğe dönüşmüş, filmin başrolünü kapıvermiştik. Zira herkes payına düşen rolü oynuyordu şu hayatta.
Sarmaşıklar balkonu büsbütün sarıp sarmalarken ne kadar da samimi görünüyordu evladını kucaklayan anne gibi. Peki ya kapının önünde süzülen salkım söğüte ne demeli? Başını uzatmış taranmayı bekler gibi. Hepsi farklı bir dünyadaydı sanki.
Sonra ne mi oldu? İskambil kağıdından yaptığımız evleri kendi rüzgarımızla yıktık. Kutu kutu pense oynarken arkasını ilk dönen olmak için mızıkçılık yaptık. Sahi son dönen olsak ne kaybedecektik ki? Bunun cevabını hiç öğrenemedim. Yıllar birbirini kovalarken biz mi hayatı kovaladık yoksa o mu bizi? Bunun cevabını da hiç öğrenemedim. Bütün karamsar hallerimizden sıyrılıp müziğin ritmine kendimizi bıraktık. Komşu Muallaya eşlik edip kendimizden geçtik. Kendimize geldiğimizde ise biz, biz değildik.
23 Mart 2020 Pazartesi
GİDENLERİN ARDINDAN
Ah bilmezdim şarkıların bu kadar hüzünlü olduğunu, bilmezdim ayrılığın bu kadar can yaktığını. Takvim hâlâ senin gittiğin günü gösteriyor. Senden sonrası yok ki. O yüzden koparmadım yaprakları. Bir takvim eskidi sensiz. Daha kaç takvim yaprağı geride kalacak kim bilir!
Bu akşam bir parça hüzün demledim çay niyetine. Öyle bir dikişte değil sindire sindire içtim ince kıvrımlı kalp bardağında. Bilirsin beni çayı pek sevmezdim zaten. Hüznü sevmediğim gibi...
Postacı yolu gözler oldum bir haber gelir belki diye. Minicik, pullu bir zarf için dünyaları değişmezdim. Kutsal emanet gibi koklardım okumadan önce. Sonraysa itinayla yerleştirirdim mektup kutusuna. Uzakları yakın kılardı iki satırlık hasbihal.
Gecenin bilmem kaçı... Sensiz geçen geceleri de gündüzleri de sevmiyorum ben. Kapıya bakıyorum her an gelecekmişsin gibi. Zil çalınca sen geldin diye umutla açıyorum kapıyı. Bazen mahallenin yaramaz çocukları zile basıp kaçınca çok kızıyorum onlara. Umudumu çaldıkları için.
Senin ardından el sallarken öylece bakmıştım ya ardından. Şimdi yine aynı yere bakıyorum belki gelirsin diye. Öyle usulca, öyle sakin...
Hadi zil çal artık daha fazla bekletme beni. Özlemek güzel olsa da kavuşmak daha güzel besbelli.
16 Mart 2020 Pazartesi
DOST!
Sıcaklığı ile beni sarmalayan her gittiğim yerde benden ayrılmayan sadık bir dosttu o. Rengarenk kişiliğiyle pek de uyum sağlar bana. Yılların eskitemediği, eskise bile kıyılıp bir kenara atılamayacak cinstendi.
10 Mart 2020 Salı
MİMOZA
Ah Mimoza, memleketinden sürgün yemiş sevgili...
Sarı sarı boynunu bükerken ne kadar nazlı görünüyorsun. Öyle mahzun öyle kederli... Sarı ayrılık rengi derler senin hüznün bundandır besbelli.
Ah Mimoza! Yorgun bedenlerin gururlu kızı...
Akşamları sobanın başında yemeğini karıştırırken daldığı düşlerin büyüsüne kapılan, yemeğin buharına hayallerini karıştıran bir sevdalı gönüldür Mimoza.
Geceleri Mona Roza okur Sezai Karakoç imzalı. Gündüzleri ise kendi destanını yazar: Ateşten Çember.
Bir gelincik masalıdır Mimoza... Düş kurmasını bilenlerin ya da kendi içinde kaybolanların masalı...
Ne zaman geleceksin Mimoza? Ne zaman değecek saçların pencereme. Ne zaman sesime ses verecek sessiz çığlıkların? Ne zaman düşlerimde olacaksın Mimoza? Ne çok soru sordum değil mi sana? Ah Mimoza bir bilsen içimdeki fırtınaları... Ah bir dindirebilsen onları!
Öyle tanıdık değildir Mimoza çok meşhur olmamıştır daha. Ama kendi masalının prensesidir o. Kendi diyarında kendi hayallerinin peşindedir Mimoza. Akşamları yorgun bedeni düşerken yatağa, minik yavrularının sıcacık öpücüğüdür onu dinlendiren. Huzurdur yalnızca istediği. Yüreğine iyi gelecek ilaç reçetesi.
Ah Mimoza!
Alıp başını gitmelerim var derken bile kalıp savaşmanın derdinde. Sevdası yüreğinde, hayalleri penceresinde ve yaşamın tam orta yerinde bir garip yolcudur Mimoza...
26 Şubat 2020 Çarşamba
GÖNÜL!...
Aylar geçti üzerinden. Ne yağmurlar ne fırtınalar ne karlar atlattı bu gönül. Kimi zaman sessizce sustu kimi zaman çağlayanlar gibi coştu. Ama ümidini yitirmedi. Karanlıktan sonra aydınlığın geleceğini hep bildi. Belki de o yüzden sevmekten vazgeçmedi.
Hangi taşı kaldırsam sen çıkıyorsun ey gönül... Bülbül dertli, gül dertli, gönül hepsinden dertli. Bitmez denilen dertler biter, onarılmaz denilen yaralar kapanır. Ve bir gün bir yerlerde yeniden başlanır hayata. Tıpkı yeniden doğmak gibi.
Gramofonda eski bir şarkı çalıyor Zeki Müren hatırası. Dışarıda hafiften bir yağmur yağıyor. Mum ışığında hayat bulmuş gönüller var ya da ateşe koşmuş pervaneler. Yandıkça yazmış, yazdıkça yanmış. Gece suskun, gönül suskun... Belki de yorgun. Bir tek Zeki Müren konuşuyor şimdi bizim yerimize.
Odadaki mum ışığı etrafa loşluk yayarken uyku göz kapaklarıma hükmetmeye çalışıyor. Direniyorum ama nafile söz geçmiyor kendisine. Yazmayı bırakıp köşedeki sedire uzanıyorum. Üzerime de annemin ördüğü kesme şeker modelli battaniyeyi alıp rüyalara dalıyorum. Uyanır mıyım bilmem!
23 Şubat 2020 Pazar
HUZUREVİ HALLERİ
Bu alemde hepsinin hikayesi gözlerinden okunur. Bazen dile düşse de daha çok gönle düşer. Düştüğü yerde kimi kor olur kimi bahar olur. Ve su yolunu bulur. Vedalaşırken huzurevi sakinlerinin arkadan yine gel yine bekleriz nidaları duyulur. Gözler gönüllerle buluşur. Hafiften sallanan el eşliğinde herkes kendi dünyasında yol alır. Hem gidenler hem kalanlar hoşçakalır...
20 Şubat 2020 Perşembe
NE DEMELİ?
Kayıp giderken ellerimizden zaman; akrep ve yelkovanın kıymetini bilmeli. Gökyüzü hala maviyken doyasıya bakmalı ki bir daha göremeyince farkına varabilmeli.
11 Şubat 2020 Salı
AĞAÇ EV SOHBETLERİ 24
Evet, gözlerimi kapadığımda hayatın her rengini içinde barındıran bir balonla gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliğine kendimi bırakıyorum. Karamsar düşünceler, ayrılıklar, acılar, kötülükler, yaşanmış zorluklar özgürce yol almama engel teşkil edebilir, yükselmemi engelleyebilir. Önemli olan acı veren izlerden güzellik yaratıp, engelleri ortadan kaldırıp yolumuza devam edebilmekte diye düşünüyorum. Gözlerimi kapadığımda bunu yaptım ve çok rahatladım. Şimdi kendimi daha özgür hissediyorum ve hafiflemiş bir şekilde gökyüzünde yol alıyorum. Nacizane tavsiyem bütün olumsuzlukları bir kenara bırakıp öylece balonu havalandırın. Bu arada çok renkli balonum tek kişilik değil çok kişiliktir. İsteyen gelebilir.:)
Bir ağaç ev sohbetinin sonuna geldik. Bir sonraki sohbette görüşmek üzere.:)
Bu haftaki sohbet konumuzu belirleyen arkadaşımıza da teşekkürü borç bilirim.https://kendinetanterosa.blogspot.com/2020/02/agac-ev-sohbetleri-24.html?m=1
3 Şubat 2020 Pazartesi
BAVUL
Orta boyda, kahverengi gözleri olan, içine kocaman bir yürek konup ağzı kapanan, her gidilen yere bazen benden önce giden ama hiç şikayet etmeyen bir varlıktı o.
23 Ocak 2020 Perşembe
BİLİYOR MUSUN BABA?
Biliyor musun, Baba? İlk defa sensiz kutladım doğum günümü. Pastanın mumunu üflerken dilek diledim sen gel diye. Ama gelmedin hala. Kuyruklu yıldızı gördüğümde de dilek diledim yine gelmedin. Gökyüzünde gördüğüm uçaklarla selam gönderdim sana. Aldın mı selamımı?
16 Ocak 2020 Perşembe
BLOG YAZMAYA NASIL BAŞLADIN?
Yazmak ezelden ebede uzanan bir yolculuk gibi. İlk şiirimi ortaokulda yazdığımı düşünürsek yaklaşık 25 yıldır yazıyorum. Mutluluğumu, mutsuzluğumu, umutlarımı, hayallerimi her şeyi yazarak anlattım. Bazen yaşadıklarım konu oldu bazense hayal ettiklerim... Kalem sırra dokununca dilde duranlar gönülden kaleme dokundu. Dokunmakla kalmayıp kağıda döküldü.
9 Ocak 2020 Perşembe
MASALIN MASALI (ORTAK ÖYKÜ)
Yerden bir taş alıp fırlattı dereye bütün umutsuzluğunu fırlatıp atar gibi. Geriye döndü. Çalılara doğru yürürken bir şey gözüne takıldı. Masal'ın kırmızı puanlı saç bandı bir çalının ucuna takılmış sallanıyordu. Eğilip eline aldı. Sonra istemsizce kokladı. Masal gibi kokmuyordu. Onun değildir. Dünyada kırmızı puanlı saç bandından sadece Masal'ın yoktur herhalde diye düşündü. Bir yandan da ya onunsa diye aklından geçirmedi değil.
(Devamını yazmak isteyen arkadaşlar Sessizgemi veya Deeptone arkadaşımıza müracaat edebilir.)