Evvel zamanlarla kalbur zamanların yer değiştirdiği bir masal diyarıydı burası. Kardanadam adam olmaktan çıkmış ete kemiğe bürünmüştü sanki.
Komşu Mualla son ses açtığı taverna müzikleriyle mahalleliyi çoştururken çocuklar tek göz odalı evlerinde şato hayalleri kuruyorlardı. Büyülü ormanda rengarenk ağaçların arasından gidiliyordu şatoya. Ama gitmesi anlatıldığı kadar kolay değildi elbet. Ağaçlar hareket halindeydi ve şatoya ulaşmayı engelliyordu. Ulaşanlar ise hemen içeri giremiyordu. Soru soran bir kapı çıkıyordu karşılarına. Kapıdan doğru cevabı vererek girmek gerekiyordu. Ne zor şeydi bunlar. Sahi burası neresiydi? Yoksa dünyanın öbür ucundan mı sesleniyordum bu uca?
Çekirdek çitleyip film izlediğimiz sinema saatleri gerçeğe dönüşmüş, filmin başrolünü kapıvermiştik. Zira herkes payına düşen rolü oynuyordu şu hayatta.
Sarmaşıklar balkonu büsbütün sarıp sarmalarken ne kadar da samimi görünüyordu evladını kucaklayan anne gibi. Peki ya kapının önünde süzülen salkım söğüte ne demeli? Başını uzatmış taranmayı bekler gibi. Hepsi farklı bir dünyadaydı sanki.
Sonra ne mi oldu? İskambil kağıdından yaptığımız evleri kendi rüzgarımızla yıktık. Kutu kutu pense oynarken arkasını ilk dönen olmak için mızıkçılık yaptık. Sahi son dönen olsak ne kaybedecektik ki? Bunun cevabını hiç öğrenemedim. Yıllar birbirini kovalarken biz mi hayatı kovaladık yoksa o mu bizi? Bunun cevabını da hiç öğrenemedim. Bütün karamsar hallerimizden sıyrılıp müziğin ritmine kendimizi bıraktık. Komşu Muallaya eşlik edip kendimizden geçtik. Kendimize geldiğimizde ise biz, biz değildik.
Hayat, mızıkçılık yapanları sevmez. Belki "insan" olarak yaptığımız tek ve en büyük hataydı, bence... Ve şimdi ayrık otu gibiyiz, dünya istemiyor bizi...
YanıtlaSilMaalesef haklısınız...
SilMasal değil, felsefi bir yazı olmuş. "Yıllar birbirini kovalarken biz mi hayatı kovaladık yoksa o mu bizi?" Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan misali:)
YanıtlaSilMasal olsun istedim ama istediğim gibi gitmedi kalemim.:)
SilSon cümle çok vurucu olmuş.
YanıtlaSilOkudum ibretle :/ ... yorum yapamadım ama okuduğumu da belirtmek istedim. elinize sağlık.
YanıtlaSilOkuduğunuza sevindim. Teşekkür ederim...
SilHayal gücü ve betimlemelerimize hayranım; çok güzel bir yazı olmuş. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilAh Mualla! Ah kardan adam! Ah evvel zaman ile yer değiştiren kalbur saman! Ah ki ne ah mızıkçılık yaptığımız çocukluğumuz... Ama ne yapmıyoruz, moralimizi bozmuyoruz, yaşımız kaç olursa olsun içimizdeki büyümeyen çocuğu bulup onu mızıkçılık yaptırmadan oynatmaya başlıyoruz (veya devam ediyoruz), hemen şimdi :) Neşeli ve sağlıklı sevgilerle :)
YanıtlaSilBiz oyuna başladık. Sevgiler:)
Silmasal diye düşünürken sorgulayıcı denemeye döndüüü :) ah mualla vah mualla hihihi :) feriha hanım da geldiii yeni bölüüm :)
YanıtlaSilKalem bu nereye gideceği pek belli olmuyor. Masaldan dönüş yaptı.:) Feriha Hanım'ı ziyaret edeceğim.:)
SilÇok hoşuma gitti canım. Masalla karışık bir ibret öyküsü gibi olmuş.
YanıtlaSilMualla aldı bizi götürdü yürüyen ağaçlı ormanlardan, konuşan kapılı şatolara. Şimdiki hayatımız da aynı keşmekeşlikte sanki. :(
YanıtlaSilSanırım öyle...
SilUmarım bir an önce eski günlerimize döneriz, bunu söylerken çok da ümitvâr değilim ama olsun.
SilUmudumuzu yitirmeyelim lütfen...
SilMasal gibi başlayıp düşüncelere sürükledi beni. :)
YanıtlaSilHayat gibi.:)
SilMaalesef saflığımızdan eser kalmadı. Okumaya başladığımda bende bir hikaye bekliyordum :)
YanıtlaSilBüyüdükçe kirleniyor dünya.Hikayeden farklı oldu biraz...
SilÇok beğendim, harika bir üslup ve anlatım :))
YanıtlaSilSelamlar blogunuzu takipteyim sizde blogumu takip edip son yazıma yorum yazarsanız çok ama çok mutlu olurum :)
YanıtlaSilSelamlar...
SilTabii ki bloğunuzu en kısa zamanda ziyaret edeceğim.
ilginç bir harmanlama olmuş:)
YanıtlaSilBiraz öyle sanırım:)
Sil