[ Kelebek / Yıldız / Aptal / Yanıt / Hapis ]
Yıl bilmem kaç...Gündüzlerle geceler, aylarla yıllar birbirine karışmış. Ortalık toz duman... Havada tehlike kokusuna karışan barut kokusu. Gündüzler tehlikeli, geceler ise ürkütücü. Gecenin kendine has sesine kulak verdiğinde korkuları daha da artıyor insanın. Sığınacak yer, karnını doyuracak azık daha da ötesi umut yok buralarda.
Herkesin uykuya daldığı bir gece Sara'yı uyku tutmadı. İçi daralıyordu. Biraz rahatlamak için her zaman yaptığı gibi gökyüzünü seyretmek istedi. Semaya bakarken bir yıldızın kaydığını gördü. Büyükbabasının yıldız kayınca yapılan duaların kabul olacağını söylediği geldi aklına. Hemen savaşın son bulmasını diledi kendince. Çok yorgundu. Sonra yıldızları seyrederken yorgun düşen gözkapakları artık açılmaz oldu.
Sabah gözünü açtığında bir namlunun ucunda gördü kendini. Evine girmişler, eşyalarını yağmalamışlardı. Daha da kötüsü babası ve erkek kardeşini demir kafese hapsetmişlerdi. Nereye götürdüklerini bilmeden peşlerinden bakıyordu. Çaresiz Sara ağlıyordu. O ağladıkça gök yarılıp eşlik ediyordu sanki. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu küçük kızın gözyaşlarına karışarak. Sara yapayalnızdı. Askerler onu da önlerine katıp sürüklüyordu. Dipçik darbeleriyle aptallaşan kızcağız boş gözlerle etrafa bakıyor, sorulan sorulara yanıt vermek yerine insanı delip geçen gözlerini muhatabına dikiyordu. Korkunç görünüyordu deli bakışları. Küçücük yüreğinde kocaman yaralar açılıyordu yavrucağın. Başına ne geleceğini tahmin bile etmek istemiyor, yürek sızıları yangınlara dönüşüyordu. Gözlerindeki yaşlar dinmek bilmiyor, ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. Uzun namlulu silahlar eşliğinde uzun süre ilerlediler. Taa ki köprüye gelene dek.
Tam Mostar köprüsüne geldiklerinde köprünün üstünde oynaşan iki mavi kelebek gördü Sara. Sanki onu da oyuna çağırıyor gibiydiler. Ya da o öyle sandı. Askerlerin elinden var gücüyle sıyrılıp kelebeklere doğru uçtu Sara. Ve artık Mostar köprüsünde oynaşan kelebekler iki değil üçtü.
çok güzel buluş, kelebekler, çok iyiydi, o bölge ile ilgili çok film izledim, çok acı günler, nereye gidiyorsun, aida, bu filmlerin en yeni örneklerinden :)
YanıtlaSilSavaşın el değmediği yer kalmıyor maalesef. Kelebek bana hep oraları hatırlatır. Filmlere de bir bakayım. Teşekkürler:)
Silİçinde çocuk olan her olay beni de çok etkiler. Hele gözleri yaşlıysa. Kelebek kelimesi beni buralara getirdi...
YanıtlaSilÇok etkileyici, insanın zulmü hiç bitmiyor. Kalemine sağlık, kelebek detayı da iyiydi.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Maalesef bitmiyor insanın zulmü...
SilSavaşın kurbanları hep çocuklar, masum siviller olur hatta askerler de savaşı çıkartanların kurbanı ve savaş, insanların içindeki canavarın çıkmasına neden oluyor. :( Elinize sağlık.
YanıtlaSilOlan hep masumlara oluyor.. Teşekkür ederim.
SilSonu bitirdi beni :(
YanıtlaSilNoktayı koyduğumda beni de bitirdi...
SilSonunu okurken içim cız etti..Yazım dilini çok sevdim ama :)
YanıtlaSilSonu biraz hüzünlü bitti maalesef... Teşekkür ederim.:)
SilOyyy bittim o sona geldiğimde.
YanıtlaSilBöyle bitirmek istemezdim aslında...
SilMavi kelebeklerin uçtuğu yerlerde toplu mezarlar mı bulunmuştu? Aklımda öyle kalmış. Kelebekli satırları okuduğumda boğazım düğümlendi. Kaçınılmaz sonu işaret ediyordu. Küçük kızın duası bir şekilde kabul oldu, savaş onun için bitti... Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilEvet bir çok toplu mezar onların sayesinde bulunmuştu. Savaş minik kız için bitti. Keşke dünyadaki tüm savaşlar daha güzel bitebilse. Teşekkür ederim...
SilÇok üzücü bir öykü ama akıcı da. ☹️☹️☹️
YanıtlaSilKalem kağıda dokununca biraz hüzünlü oldu maalesef...
Sil