- Tavşan kardeş.. Azıcık yavaş yürüsen de sana yetişebilsem, olmaz mı?
Tavşan ise:
- Amacım seni yormak değil, arkadaşım. Ama ben yavaş yürüyemem ki. İçimden hep zıp zıp zıplamak geliyor. Kendimi tutamıyorum. Sen biraz hızlansan da bana yetişsen olmaz mı? diye sordu.
Kaplumbağa boynunu büktü:
- Ama ben bu sırtımdaki yükle senin kadar hızlı yürüyemem ki. Hem sen yürümüyor, adeta koşuyorsun. Ben yavaş yürüyen biriyim. Hem her geçen gün yaşlandığım için daha da yavaş yürüyorum. Lütfen beni anla dedi.
Tavşan:
- Seni anlıyorum ama sen de beni anlamalısın. Ben de yavaş yürüyemiyorum. Ne yapsam olmuyor. Böyle alıştığım için herhalde. Sanırım bu da benim özelliğim..
Kaplumbağa:
- Neyse yolumuza devam edelim. Yapacak bir şey yok, dedi.
Ama tavşan, kaplumbağa için bir fedakarlık yapabileceğini düşündü. Zaten arkadaşlık, fedakarlığı gerektirmez miydi? Kaplumbağanın yanına iyice sokuldu.
- Bana yetişemediğin için üzülüyorsun. Ama üzülmene gerek yok. Ben sana yetişebilmek için yavaş yürüyebilirim. Alışkanlıklar, arkadaşlıklar için değiştirilebilir. Ben elimden geleni yapacağım. Sana söz veriyorum. Ama sen de bu üzgün halinden hemen kurtulmalısın. Sana gülmek daha çok yakışıyor, dedi.
Kaplumbağa minnettarlıkla bu fedakar arkadaşına baktı. Sonra da sevgi ile kocaman gülümsedi. Ormanın içinde bir arkadaşlık türküsü söylenmeye başlandı. Sanki bütün ağaçlar, bu türküye eşlik ediyor gibiydi. Tüm orman halkı da kaplumbağa ile tavşanın dostluğuna, fedakarlığına şahitlik ediyordu..
Hikayeler çok güzel bunları kendiniz mi tasarlamaktasınız? Başka yerde görmediğim hikayeler var.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.Evet bunlar kızım için yazdığım hikayeler...
SilÇok güzel hikayeler tebrik ederim. Benim de böyle eğitici çocuk hikayeleri yazma fikrim var. Umarım vakit bulurum ve hayata geçirebilirim.:)
SilÇok teşekkür ederim. Fikrinizden vazgeçmeyin, umarım vakit bulursunuz. Biz de okumuş oluruz...
Sil