10 Temmuz 2017 Pazartesi

MESUT İNSANLAR FOTOĞRAFHANESİ | ZİYA OSMAN SABA

 Kitap hikayelerden oluşuyor. Kitaba adını veren ilk hikayede yazar, işinden dönerken fotoğraf çekilmek için Beyoğlu'nda bir fotoğrafçıya uğrar. O sırada vitrindeki fotoğrafları incelerken hayallere dalar. İçeriden onu çağırırlar. Mutsuz olduğu bir zaman dilimindedir. Fotoğrafçı  gülümseyişini doğal hale getirebilmek, poz verdirmek için epey uğraşır. Ancak başarılı olamaz. Daha fazla dayanamayarak özür dileyip fotoğrafını çekemeyeceğini söyler.

Babamın Hikayesinde ise;  babası vefat ettikten sonra elbisesini Kapalı Çarşı'da bir eskiciye satarlar. Günler sonra eskici dükkanının önünden geçerken babasının elbisesini askıda gören yazarın içinde bulunduğu durum anlatılıyor.

Bıraktığım İstanbul adlı hikayede yazarın Ankara'da kaldığı sürece İstanbul'a duyduğu özlemin izlerine rastlarsınız.

Kurban Bayramı hikayesindeyse; gelenekler, adetler, töreler, bayrama günler öncesinden hazırlanmanın telaşı ve bunların yansımalarını görüyorsunuz.

O Mahalle hikayesinde yazarın nişanlısı ile ev aramalarına, buldukları evdeki mutlu anlarına ve oradan ayrılmak zorunda kaldıklarında duydukları hüzne tanıklık edersiniz.

Hikayeler bunlarla sınırlı değil tabii. Diğerleri de okuyacak olanlara kalsın.

Yazarın dili akıcı, hikaye severler için okunabilir nitelikte bir kitap. Her hikayede kendinizden bir parça bulabilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim..

Gelelim alıntılar kısmına:
Dünyada her insan az çok bir felakete uğramış olabilir. Bunun için  büsbütün kötümser olunur mu? Felaketler yerine saadetleri, ölmüşler yerine doğacakları, geçmişler yerine gelecekleri düşünmeliyim.
Şu ölümlü dediğimiz dünyada bütün ölümlere rağmen hayat yine hakim yine muzafferdir. O yaşa gelinceye kadar gördüğü ölümler, bütün yakınlarının sıraları gelip birer birer son nefeslerini vermeleri yanında şimdi bu en yakınının ilk nefes alışı, ilk meme emişi, her karanlığa rağmen bu güneş, her kışa rağmen bu bahar nevinden şey, bu istikbal, bu ilk çığlık, hayatın ölüme karşı kazandığı, daima kazanacağı Zaferler Marşı'nın ilk notasıdır. 
Çocukken okuduğum kitaplardan bugüne kadar sakladığım, oradan oraya taşıdığım kitaplar da var ki, bugün bu kitapların çoğu, artık o süslü eski zaman ciltleri içinde, sayfalarıyla beraber, sayfalara, satırlara karışmış hatıraları da saklayarak adeta kitaplıktan çıkmış, elmas, inci yerine, içlerinde geçmiş zamanların en kıymetlilerini gizleyen mücevher mahfazaları, içlerindeki kokular uçmasın diye sımsıkı kapatılmış, istendikçe açıp açıp koklanacak, sonra yine sımsıkı kapatılacak şişeler; kurulunca ince, hazin bir sesle bir eski zaman parçasını çalan küçük çalgı kutuları, adesesinden bakınca manzaralar görünen oyuncak sinemalar gibi duruyor. O kitapları en kıymetli  malım olarak saklıyorum.
O zaman benim içimde de bir şeyler oluyor. Elbette onlar daha iyi bilirler, dünya elbette ki benim sandığım gibi değildir. Beni korkutan şey koyunu korkutmaz, benim boğazımı acıtan  şey onunkini acıtmaz, diye düşünüyor, müsterih oluyordum.
Anneannemin aralarındaki samimiyeti, sevgiyi de göstererek sadece Ayşe deyiverdiği dadımın halası, başı yemenili, belinden kuşaklı bol entarili, yaşlı, buruşuk yüzlü bir kadındı. Ama bu buruşuklar, bu çizgiler o yüze adeta daimi bir güleçlik vermek için çizilmiş, o yüz, yaşlanmaktan değil de; bütün ömür bir hiçten bile mesut oluverip gülmekten, gülünmeyen zamanlarda da güler yüzlü görünmek, hep güler yüzlü kalmak için buruşmuştu.
Duvarları tek acı söz işitmemiş, içinde bütün bir ömür haset duyulmadan, kin güdülmeden yalnız şükrederek yaşanmış diye hayal ettiğim o ev şimdi bu yaşımda, alnımı beyaz örtülü minderlerine koyup başımı dinleyebileceğim biricik yer miydi? Dünyada, yaşamasını en çok isteyeceğim ev miydi o ev?
Anlıyordum ki dünyada da her şey, aşağı yukarı seyrettiğim filmlerdeki gibidir. Daha geçen yazın gezintilerinden birinde, Beşiktaş İskele Gazinosu'nun taraçasından görebildiğim evimiz birkaç ay içinde satılmış, satın alanlar tarafından yıktırılmış, içindekiler de dağılmış olabilir. İnsanın ömründe, o insan çocuk bile olsa ikinci kısımlar beş dakikalık bir ara bile vermeden başlayıverir.
Şair olsaydım insana muhabbetlerinin hülyalı sahillerinde kaşaneler kurardım. 
Şimdilik benden bu kadar. Bol okumalı günler diliyorum herkese :)

22 yorum:

  1. Emeğine sağlıkkk :)

    YanıtlaSil
  2. Ziya Osman Saba okumadım hiç. Güzel tanıtım için teşekkürler... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de ilk okuduğum kitabı.Ama beğendim.Ben teşekkür ederim.Sevgiler...

      Sil
  3. Çok güzel bir kitaba benziyor hikayelerde güzel görünüyor hiç okumadım bu yazarı alıntılar da çok güzel olmuş gerçekten emeğine sağlık canım benim 😊sevgiler sonundaki alıntı çok güzeldi 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumanızı tavsiye ederim. Çok teşekkürler. Sevgiler:)

      Sil
  4. Kitabin ismine bayildim :) emegine saglik alintilarda cok hos olmjs :)

    YanıtlaSil
  5. Kitabın ismini ilk gördüğümde ben de bayılmıştım.:) Çok teşekkür ederim.:)

    YanıtlaSil
  6. mesut insanlar fotoğrafhanesini tiyatro da izledim çok güzeldi.. kitabı not aldım, teşekkür ederim..
    okuma şenliğine katılmanı bekliyorum, bütün kategorileri okumak zorunluluğu yok istediğin zaman istediğin kadar, hırs yapıp birbirimizi geçmek değil her birimize daha çok kitap okutmak birlikte okuduklarımızdan keyf almak amacındayız.. sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tiyatrosunu da merak ettim şimdi. Şenliğe ben de katılayım o zaman. Keyifli zamanlar diliyorum.Sevgiler...

      Sil
  7. bunu görürüm kitapçılarda ismini de severim güzel olcağını da tahmin ederim ama okumadım ama okurum yani işallah, buna benzer sevdiğim bir diğer isim de, ayaşlı ve kiracıları (m.ş. esendal), bunu da okuycam işallah :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım okursun.Ayaşlı ve kiracılarını yıllar önce okumuştum.Umarım onu da okursun.:)

      Sil
    2. Ayaşlı ve Kiracıları şenlikli bir roman. Memduh Şevket Esendal'ın kişi betimlemeleri çok eğlencelidir

      Sil
    3. Memduh Şevket Esendal hakkındaki fikrinize katılıyorum.:)

      Sil
  8. Hikayeler güzel oluyor.İlaç vazifesi olması da ayrı güzel.Teşekkür ederim.:)

    YanıtlaSil
  9. Çocukluğum, çocukluğum...
    Uzakta kalan bahçeler
    O sabahlar, o geceler,
    Gelmez günler çocukluğum.

    Çocukluğum, çocukluğum...

    Ziya Osman Saba candır.Şiirlerini severim ama hikayeleri olduğunu bilmiyordum.(Kendime not:Hikayelerini de oku)

    YanıtlaSil
  10. İlk alıntıdaki gibi yaparak hayata tutunmaya çalışıyoruz bu ülkede. Değil mi? Okumamışım bu hikâyeleri, annemin kütüphanesine bir bakayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle yaşamak zorundayız sanırım.Umarım annenizin kütüphanesinde bulursunuz kitabı.:)

      Sil
  11. keyifli bir kitaba benziyor, alıntılar harika, benim de okumak isteyeceğim bir kitap, paylaşımınıza teşekkürler, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okunabilir, güzel bir kitap. Umarım siz de okursunuz...

      Sil
  12. Çok merak ediyordum bu kitabı:)
    Burad görünce mutlu oldum :)

    YanıtlaSil