Kendimi onun akışına bıraktığımda uçsuz bucaksız hayallerin peşinde hissederim tüm benliğimi. Her pedala dokunuş bir hayale dokunuş gibidir. Uzayan yolları onunla el ele arşınlamak kadar güzeli yoktur. Yollar onunla daha bir güzelleşir sanki.
Havalı kornasıyla selam verirken esnafa, daha görmeden bu güzelliğin farkına varır fırıncı Ahmet Usta. Sabahın erken saatlerinde mis gibi ekmek kokusu mahalleyi sararken bizim emektar kornasıyla selam verir raflara itinayla dizilen ekmeklere ve tabii ki Ahmet Bey'e. Ahmet Usta ellili yaşlarda, orta boylu, babasından devraldığı fırıncılıkla geçimini sağlayan, yaptığı ekmeklerin kokusuyla insanı baştan çıkaran bir emektardır. Bu sabah da iki ekmek attım mor bisikletimin sepetine. Ahmet Usta'nın bereketiyle. Sonra "Hayırlı işler, bol güneşler" muhabbetinin ardından düştüm yollara..
Köşedeki bakkaldan her zamanki gazetemi aldım. Bakkal Nuri Bey "Havadisler fena, haberleri okuyunca anlarsın" dedi. Dedi demesine de sabah sabah iyi bir şeyler duymak istiyorum . Acaba bugün gazete okumasam mı dedim. "Olur mu öyle şey?" diye çıkıştı Nuri Bey. "Gözlerini gerçeğe kapatırsan kendine gölge yaparsın yalnızca" diye ekledi bizim bilge bakkal. Nuri Bey kırk-kırk beş yaşlarında, kocaman gözlükleriyle kocaman göbeği ama daha da önemlisi kocaman yüreği olan bir esnaf amcamızdır. Mahallenin çocukları alışverişe gelince ayaküstü bir hikaye anlatmadan geri göndermez onları evine. Bana da bir hikaye anlattıktan sonra gazetemi de sepete atıp koyuldum tekrar yollara.
Az ilerde ışıkların bitiminde Çiçekçi Sofya'nın dükkanı bin bir çiçek bin bir kokusuyla bana selam verirken kayıtsız kalamadım. Çiçekçi Sofya Hanım masmavi gözlerinde huzur bulduğum ender insanlardandır. Konuşması biraz şiveli, saçları kumral, uzun boylu, hafif çilli, şirin bir göçmen kızıdır. Onun dükkanına uğrarken "Ben bir göçmen kızı gördüm" diye takılırım. Her uğradığımda kulağıma bir çiçek takar küpe niyetine. Bir de Rumeli havaları çalar içeride. Gözler, gönüller ve tabii bir de burunlar bayram eder onu görünce.
Sofya Hanım'ı güzellikleriyle baş başa bırakınca yolun karşısına geçtim. Aaa, o da ne! Mor bisikletimin cazibesine kapılan üç sokak köpeği dişlerini bilemiş, peşimden geliyorlar. Kaçsam desem benden daha hızlı davranıp beni yakalarlar. Dursam hiç olmaz. Az daha korkudan kalbim duracak. Arkadaşımla çay içerken "Sevgi her şeyi halleder" demişti. "Hadi, şimdi de halletsin de görelim!" diyorum içimden. Sonrasında ne mi oluyor? Bizzat görüyorum hallettiğini. Sevgiyle yaklaşıp onlara yiyecek verince, başını okşayınca ortada sorun kalmıyor. Ah keşke insanlar da sevgiyle yaklaşsa dünyaya. Başlar sevgiyle okşansa, sevgiyle bakılsa gözbebeklerine.
Akşam oluyor. Artık mor bisikletimi yerine park etmeliyim. İkimiz de dinlenmeyi hak ettik. Bahçedeki ceviz ağacının yanına bırakıyorum prensesi. Yanağından makas alıp iyi geceler diliyorum. Sabah görüşmek üzere...
Betimlemelerle dolu ilgi çekici bir hikaye olmuş :)
YanıtlaSilSevgi anlatılması en zor sözcük.
YanıtlaSilAnlatılmaz, yaşanır.
SilBisikletimi mora boyayasım geldi :) ne güzel anlatmışsın.
YanıtlaSilBoyayabilirsiniz,güzel olur bence:) Teşekkür ederim.
Silİnsanın içini açan hoş bir gezinti ve insanlara ders veren sokak köpekleri:)
YanıtlaSilBu gezintiye eşlik ettiğiniz için teşekkürler:)
SilMor en sevdiğim renk benim, çok güzel anlatmışsınız cidden =)
YanıtlaSilBizim evde de çok sevilir mor rengi. Çok teşekkür ederim.:)
Silönce kuyruk dikilir kulaklar geriye atılır, uzaktan tatlı bi ses tonuyla merhaba denince iner kuyruk ister istemez. yaklaşıp okşayınca sallanır pıf pıf iki yana.
YanıtlaSilBu konuda çok deneyimlisiniz sanırım:)
SilMor bisiklet tam kızıma göre. Hikaye de çok hoş ☺️
YanıtlaSilKızınızla keyifli okumalar diliyorum... Çok teşekkürler:)
Sil